Prof. Dr. Hakkı Keskin

Prof. Dr. Hakkı Keskin

04 Aralık 2024 Çarşamba

    PARİS DEHŞETİ VE TERÖRÜ TANIMLAMAK

    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    PARİS DEHŞETİ VE TERÖRÜ TANIMLAMAK


    Terörün insanın hayal gücünü bile zorlayan nedenli insanlık dışı bir vahşet olduğunu son olarak Paris’te gördük. Paris’te kısa aralıklarla 7 farklı yerde, konser salonunda, lokantalarda, kahvelerde, stadyumun girişinde 132 kişi, yaylım ateşe tutularak ve canlı bombalarla yaşamları katledildi ve yüzlerce insan yaralandı.
    Türkiye bu durumu 30 yıldır değişik boyutlarıyla yaşıyor. Ankara`da 105 insanımızı katleden ve yüzlerce kişiyi yaralayan korkunç terörün acıları Türkiye`de henüz çok taze. Buna neredeyse her gün öldürülen asker ve polislerle yeni ve bitmeyen acılar, gözyaşları ekleniyor.

    Paris katliamı Avrupa medyasında çok geniş yer buldu. Haberler, dehşet görüntüleri, yorumlar ve tartışmalar. Çok şaşırtıcı olanı, bu iğrenç, alçakça kanlı terörün nedenleri üzerinde neredeyse hiç durulmaması, bunun irdelenmemesi ve tartışılmaması. Öte yandan teröre hedef olan şehirler ve yerler TV kanalarında sıralanarak anlatılırken, bunların en dehşetlilerinden olan Ankara’daki korkunç teröre değinilmemesi. Sanki Türkiye’nin yaşamakta olduğu terör batı ülkelerini hiç de ilgilendirmiyor. Ya da bu terör farklı bir kategoride görüldüğünden adeta göz ardı ediliyor. Batı ülkelerinin birçok alanda tanığı olduğumuz bu çifte standardı, bu durumu yakından izleyenleri derinden öfkelendiriyor.

    PKK birkaç yıl öncesine değin AB ülkelerinde bir terör örgütü olarak görülürken, AKP hükümetlerinin son yıllarda PKK’yı ve lideri Öcalan`ı muhatap görerek masaya oturması ve doğrudan pazarlılar yapması, PKK’yı terörist bir kuruluş olmadan büyük ölçüde arındırdı. Öyle ya. Eğer Türkiye hükümetleri, PKK ile yıllardır görüşür, pazarlıklar yaparsa, batılı ülkeler onu neden hala terörist bir örgüt olarak görsün ve değerlendirsin? Son aylarda Erdoğan’ın PKK’yı ve onun Suriye kanadı PYD’yi, terör örgütleri olarak değerlendirmesi, artık gereğince ciddiye alınmıyor. Bunun seçimlerde kullanılan bir söylem olduğu kanısı da yaygın.

    BATI MEDYASI VE POLİTİKASI IŞİD`İN ORTAYA ÇIKIŞ NEDENİNİ SORGULAMIYOR

    AB ülkelerinde medyanın ve siyasilerin ana konusu, savaş bölgeleri Suriye, Irak, Afganistan, Somali gibi ülkelerden daha çok Almanya, İsveç ve İngiltere`ye, yüz binlerce insanın çok ağır koşullarda, bazen de yaşamları pahasına, sığınmalarıdır. Tartışılan konu, çağımızın bu en büyük göçünün nasıl engelleneceği ve AB ülkeleri arasında göçmenlerin daha dengeli paylaşılabilmesidir. İyi de bu milyonlarca insan, bu ülkelerden neden kaçıyorlar ve bunda batılı ülkelerin izledikleri politikaların sorumluluğu nedir konusu adeta istenerek göz ardı ediliyor.

    Hiç kuşkusuz batı ülkelerinde de saygın aydınlar yok değil. Üstelik çok az sayıdaki bu entelektüellerin analizleri son derece önemli ve kanımca doğru. Kısaca üç değerlendirmeye değineceğim. Almanya’nın Ortadoğu’yu en iyi bilen uzman TV gazetecilerinden ve yazarlarından biri olan Peter Scholl-Latour`un 2014 de son kitabı yayınlandı. “Batı`nın Ortadoğu’daki başarısızlığı – Kötü suçun laneti” ismini taşıyor bu kapsamlı eser. 91 yaşında bu yıl ölen bu yazar, on yıllardır Vietnam`ı, Ortadoğu’yu, Kafkaslar`ı defalarca adım adım yerinde inceleyerek, bölge ülkelerinin tüm yetkilileri ve kaynak kişileriyle görüşmeler yaparak onlarca eser bıraktı. Son kitabında, ABD ve diğer batılı ülkelerin yoktan ve haksız gerekçelerle, Irak ve Suriye`de izledikleri savaşçı politikaların, büyük bir kaosa ve parçalanmaya yol açtığını, bu ortamında IŞİD`in ortaya çıkmasına neden olduğunu ayrıntılı olarak açıklıyor. Görüşlerine çok değer verdiğim Scholl-Latour`la tesadüfen Venezuela/Karakas`da aynı otelde kaldık. Uzun görüşmemizde bana, Türkiye’nin çok önemli bir ülke olduğunu, ancak elindeki potansiyeli değerlendirmesi gerektiğini, Türkiye’nin özellikle Türk Cumhuriyetleriyle ilişkilerini geliştirerek çok etkin bir güç olabileceğini önemle söylüyordu. Bu görüşü, benim de öteden beri paylaştığımı bu ilişkide belirtmek isterim.

    IŞİD`IN ORTAYA ÇIKIŞ NEDENI

    Alman kamuoyunun, görüşlerini yakından tanıdığı bir diğer Ortadoğu uzmanı Jürgen Todenhöfer`dir. Fransa dostu biri olarak Paris katliamından duyduğu derin üzüntüye vurgu yaptıktan sonra, IŞİD`in nasıl ortaya çıktığını anlatıyor açıklamasında. “IŞİD terörünün nedeni batının savaşlarıdır, İslam değildir. (…) Batı Orta Doğu`da on yıllardır öldürmektedir. Milyonlarca Müslüman, kadınlar ve çocuklar işkence gördü ve öldürüldü. Bu durum çoğu batılıyı hiç ilgilendirmedi. Çünkü orada ölenler Müslümanlardı. Şu anda da Amerikalılar, Ruslar, Fransızlar Suriye`de her gün sayısız sivili öldürüyor. Bunlar için yas tutuyor muyuz? (…) Batı Ortadoğu`da savaş ekti. Şimdi savaş Avrupa`ya geri geliyor”. (…) Fransız filozofu Sartre’nin on yıllar önce söylediği gibi, “Batının rolünü iyi analiz edersek, ancak o zaman sonu gelmeyen dönüşlü şiddeti ve karşı şiddeti önleyebiliriz”.  Fransa’nın Cezayir`de bir milyon insanı katletti, Suveyş kanalında, Libya`da, Mali`de ve diğer birçok ülkede Fransız askerleri acımasızca öldürdüler, diyor merkez sağ görüşlü Todenhöfer.

    Üç Oscar ödülü sahibi Amerikalı Rejisör ve yazar Oliver Stone ise, ABD`nin Ortadoğu politikalarına ilişkin olarak;  “Biz tehlikede değiliz, biz tehdidiz. (…) “Biz Ortadoğu`yu destabilize ettik ve kaosa sürükledik.” gerçeğinin altını çiziyor.
    Barbarlığın en acımazını sergileyen IŞİD`in, hem de batılı gençler arasında bile katılımcı bulmasının gerçek nedeni, ABD’nin ve ona destek veren batılı ülkelerin, Ortadoğu’yu on yıllardır kan gölüne  çevirmeleridir. Filistin sorununun 60 yıldır çözüme kavuşmaması, gerçek dışı iddialarla Saddam’ın Irak’ta düşürülerek ülkenin parçalanması, Suriye`de Esad`a karşı hiç bir haklı gerekçesi olmaksızın; yıllardır süren savaş ve milyonlarca insanın ülkelerini terk etmek zorunda kalmaları, IŞİD`in ortaya çıkmasının ve göçün asıl nedenidir. Bu gerçeği görmemek, daha doğrusu görmek istememekte, sahtekârlığın ve provokasyonun en büyüğüdür.

    Prof. Dr. Hakkı Keskin