23 Mart 2025 Pazar
Almanya'da Fenerbahçe efsaneleri ile eski Schalke 04 oyuncuları dostluk maçı yaptı
ÖLÜRSE TEN ÖLÜR, CANLAR ÖLESİ DEĞİL!
ÖZGÜR ÖZEL VE DİRENİŞ STRAJESİ
SİLİVRİ YOLCUSU KALMASIN
BİRLİĞİMİZİ GÜÇLENDİRELİM!
İSRAİL-FİLİSTİN SAVAŞINDA TÜRKİYE´NİN TAKINMASI GEREKEN TAVIR
Cumhuriyet Halk Partisinin Yurt dışında büyük umut ve emeklerle kurulmuş örgütleri var.
Berlin’de de var (dı)!
Yurt dışında oluşturulan CHP Birliklerinin, sosyal Demokratları ve parti sempatizanlarını örgütleyip, seçimlerde oy potansiyelini arttırmak, birçok faydalı hedefinin yanı sıra aslında temel amacı idi.
Güzel ve heyecanlı umutlarla kurulan bu örgütlerin ne denli başarılı oldukları ise tartışmalı.
Bazen Genel Merkezin tutarsız politikaları, bazen liyakatsiz kişilerin kendi ihtirasları, yıllardır ilmek ilmek elde edilen ufak çaplı kazanımları dahi çıkmaza soktu, bezdirdi, bıktırdı..
Başkent Berlin’de ise uzun süredir, iki ayrı yapılanma var. Kimsenin içinden çıkamadığı ayrışma, üye ve itibar kaybına neden olmaya devam ediyor.
Örgütün Berlin Başkanı ile sorun yaşayan Genel Merkez, tuhaf bir şekilde tüm birliği cezalandırdı ve kurumsal bağını kesti …
Hemen ardından, kendisini temsil etsin ve Berlin örgütünü yeni yönetimini belirlemek amacıyla, seçime götürsün diye bir üyeyi atama yoluyla belirledi.
Böylece ikinci bir yapılanmaya yol açmış oldu. Atanan temsilci de yine kendisine uygulanan yöntemle, kendine bir yönetim kurulu atadı.
Yani bir yanda 13 yıldır Berlin’de Genel Merkezin hiçbir desteği olmadan, tamamen üyelerin büyük emeklerle var ettiği, ancak Genel Merkezle ters düşen Başkanın inatlaşması ile Partisinin tanımadığı asıl birlik, diğer yanda Demokrasinin temel savunucusu Cumhuriyet Halk Partisinde seçimsiz oluşturulan ve kitle temsil etmesi beklenen yeni bir yapılanma.
Eğer, üyelerin başını döndürecek çeşitlilikte tüzük enflasyonunu ve karmaşasını konu etmeye kalkarsak emin olun, bu yazı bitmez…
Çok sesliliği, çapraşık seslilik olarak algılayan ego savaşçılarına, karşılıklı suçlamalara, faturası üyelere kesilen mahkeme davalarına girmeyelim bile…
Bu arada ilginç bir gelişme (!) yaşandı ve uzun bekleyişin ardından, kurumsal bağı kesilen birlik, az bir katılımla ve tek adayla da (!) olsa seçimini gerçekleştirebildi, başkanını değiştirdi ve yeni bir yönetim belirledi.
Esasında, kavga başlamadan gerçekleşebilirdi bu seçim, ama yapılmadı.
Şimdi yeni seçilen Başkan ve yönetimin ilk amacı kuvvetle muhtemel Genel Merkezle organik bağın yeniden kurulmasını sağlamak olacak…
Başarabilirler mi?
Olabilir, neden olmasın?
Çünkü bir siyasi partinin kitlesinden vazgeçmesi mümkün olmamalı.
Ancak yeni yönetimin, samimiyeti ve emanetçi olmadığı konusunda Genel Merkezi ve Birliğe mesafeli duran üyelerini ikna etmesi, yeniden güven kazanması gerekli.
Ama tüm bunların hepsinden çok daha önemli olan gerçeklerimiz var bizim …
Olası yakın tarihli seçime odaklanacak güçlü örgütlenmeyi bu şartlarda, kim ve nasıl sağlayacak.?
Türkiye’deki baskıcı iktidarın yerini ve gücünü korumak için her çareyi kullanacağı malum. İktidarın yurtdışındaki seçmenlere elektronik oy kullandırmaya yönelik ciddi çalışma içinde olduğu biliniyor.
Bu yurt dışında seçime katılımı yüzde doksanlara taşıyabilir. Özellikle çifte vatandaşlığın kabulü ile Almanya’dan iktidar oylarının ikiye, üçe katlayabileceği endişesini özellikle Cumhuriyet Halk Partisi taşımak zorunda değil mi?
Yani arkadaşlar, tıpkı Nazım’ın dediği gibi silkelenme vakti gelmedi mi?
“Dinleyin, duyduğunuz çakalların ulumasıdır.
Safları sıklaştırın çocuklar,
Bu kavga faşizme karşı, bu kavga hürriyet kavgasıdır”
Demem o ki, bu kavga bizim kendimizle değil, bizi yok etmeye çalışanlara karşı kavgamızdır.