Necati Aydın

Necati Aydın

03 Nisan 2025 Perşembe

    MİSAFİR ALMANCILAR YABANCILAR MI?

    MİSAFİR ALMANCILAR YABANCILAR MI?
    1

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    1960-70 kuşağı hani Almancı çocukları var ya bizler annesi ve babası olan yetim ama tatilden tatile misafir ama bir yıl boyu özlem hasretlik çeken çocuklarız.

    Çocukken bizimle oynayan babamız olmadı. Elimizden tutup okula kaydettiren karnemize sevinen üzülen ya da ders çalıştıranımız yoktu. Varsa Ebemiz Dedemiz onların kucağında büyüdük sevgiyi saygıyı acıyı tatlıyı teselliyi masal ve hikayeleri onlardan öğrendik.

    **

    Alfabeyi okumayı ilkokula gitmeden Dedem öğretmişti. İlk defter kitap kalem silgi siyah önlüğü bana alan ve elimden tutup 6 yaşında okula kaydettiren rahmetli dedemdi. Babam Almanya’daydı.

    Öğretmenlerle iyi dost olan dedemi kırmadılar. Okul Müdürü Celal Akbaş ve ilk öğretmenim rahmetli Recep Bilici beni çok sevmişti. Ne kadar çok okula başlamadan okulu sevmiştim…! Okuma öğrenme zevkim hiç mi hiç bitmedi. Sevgi eksikliğini okuyarak yazarak gidermeyi öğrendim.

    *

    Bizler her yıl yaz mevsimini heyecanla günleri sayarak bekler

    Ay’da bir defa gelen mektupları koklayan çocuklarız baba anne yolunu merakla bekleyerek büyüdük.

    İzine gelen babamıza izine gelince dedemizin yanında koşup sarılamazdık. Bir Çoğumuz babamızdan tokat bile yemiştir gidip Dedemize ağlayarak sarılmışızdır. Dedelerimiz bizim özlem gidermemizi isteseler de feodal yapı tarz vardı babanın büyüklerin yanında çocuklara sarılıp öpmemizdiler anneler babalar isteseler de toplumda ayıp derlerdi.

    ***

    Almancı kadınları annelerimiz daha 20-30 yaşlarında kocasız kalmıştı kocaları ekmek parası bir traktör ya da biçerdöver almak yeni ev yaptırmak için Avrupa’ya 1960’larda iş güçlerini satmaya Avrupa’ya göç başlamıştı. Artık bizim Annelerimizin misafir kocaları vardı. Mark, Gülden, Frank, Şilin yüksek kurla TL ediyordu. 1 yıl yurtdışında çalışan ev yaptırıyor, traktör alıyorlardı kafada fötre, ellerinde fotoğraf makineleri, omuzlarına asılı radyolu Grundig Philips teypleri vardı. Akraba ve komşular o zamanlar Almancıya hoş geldin demeye gelir. Gömlekler, çikolatalar, sigaralar hediye olarak getirilirdi.

    Biz çocuklar pamuklu ya da tahta kalem sulu boylara ne sevinirdik. Kalemtıraş silgi cetvel pergel deler Avrupa’dan gelmişse eğer babam getirdi diye onlarla yatardık.

    Okula sevinerek götürürdük öğretmenlerimize gösterirdik. O sevincimiz bazen sınıfta kıskançlığa dönüşürdü. Silgiyi kalemleri bazen yakın arkadaşlarla bölüşürdük.

    **

    Misafir babalarımıza doymadan 3-5 haftalık izinleri biter her yıl sarılır ağlar yolcu ederdik. Özlem hasret mektupları ile gip gelirlerdi. O zaman evlerde Telefon bile yoktu. Ne dul ne de yetimdik ama annesiz babasız büyüdük. Almancı kadınları çarşıya pazara gitmeye korkardı birileri bize bir laf söyler diye. Evin en büyük oğlu ya da dedelerimiz alışveriş yapardı…! Almancı aile olmak kolay değildi bir eksik hep vardı. Sevgi ve babasızlık.

    ***

    Gurbetçiler 1970 li yıllarında dolmuş ya da otomobillerle gelmeye başladılar. O yıllarda yol yorgunluğu kötü yollarda çok aile izin yolunda kaza yapıp can verdi sakat kaldı. Yetim dul kalan o gençliğin derdini kimse anlayamadı. Kimileri sar kız buldu Avrupalı kadınları kuma getirdi. Ya da memlekette ki eşini çocuklarını unuttu selam bile göndermedi. Çok aileler yıkıldı. İşte bizim gençlik belki maddi sıkıntı çekmedik ama sevgiden yoksun babasız annesiz büyüdük. 50, 60, 70 yaşına gelenler iyi bilir gurbetçilerin özlemini hasretini. 1978-1980lerde aile birleştirmesi ile Avrupa’ya göçenler çok acı çekti kimileri kendini iyi yetiştirdi eğitime önem verip akademisyen oldu. Ekonomist, hukukçu, doktor hemşire, mühendis sporcu yazar kalifiyeli işçi işveren olanlarımız var.  Ama hep bir yanımızda bir burukluk var ya anne ve babamızın cenaze haberine uçup gidiyor ya da Avrupa’dan uçakla tabutumuz gidiyor kimlerini de Avrupa’da ki Müslüman mezarlıklarına defnediliyoruz.

    Yaşam ne garip değil mi?

    Kimse bizim sosyo-psikolojik sorunlarımızı konuşmuyor.

    Sadece ekonomik yönümüzü konuşup muhasebemizi yapıyor.

    **

    Avrupalı Türkler, Avrupa’da yabancı Türkiye’de Almancı.

    Sahi biz neyiz? tek amacımız sevgi saygı özlem hasreti çekmeden insan gibi huzurlu ve mutlu yaşamak ve bir gün sessizce gözden gönüler iyi bir anı bırakıp göçmek istiyoruz.

    Benden bu kadar kıymetli anılarınızı yorumlarda beklerim sevgili okuyucularım.

    Hoşça ve dostça kalın

    Necati Aydın