14 Nisan 2025 Pazartesi
Almanya'da Fenerbahçe efsaneleri ile eski Schalke 04 oyuncuları dostluk maçı yaptı
ÖLÜRSE TEN ÖLÜR, CANLAR ÖLESİ DEĞİL!
ÖZGÜR ÖZEL VE DİRENİŞ STRAJESİ
SİLİVRİ YOLCUSU KALMASIN
BİRLİĞİMİZİ GÜÇLENDİRELİM!
İSRAİL-FİLİSTİN SAVAŞINDA TÜRKİYE´NİN TAKINMASI GEREKEN TAVIR
Yirmi üç yıl.
Dile kolay.
Bir çocuğun doğup büyüyüp üniversite çağına geldiği bir ömür.
Bu sürenin her saniyesinde iktidardaydınız.
Her kararı siz verdiniz, her politikayı siz yazdınız.
Şimdi dönüp utanmadan “nereye geldik” diyorsunuz.
Oysa biz değil, siz geldiniz bu hale.
Ve bizi de peşinizden sürüklediniz uçurumun kıyısına.
Bugün geldiğimiz noktada, halkınıza sunduğunuz “eserle” gurur duyabilirsiniz!
Ekonomi yerle yeksan.
Pazarda file dolduramayan anneler, ikinci işte çalışan babalar, umudunu bavula koyup yurt dışına kaçan gençler…
Ülke, üretmeyi bırakmış.
Faizle, zamla, vergiyle, ceza ile dönen çarklar halkın sırtını kırmış.
Ama sizin müteahhitleriniz hâlâ ihale alıyor.
Köprüden geçmeyenin, hastaneye gitmeyenin parasını bile halk ödüyor.
Bu sizin “başarı” modeliniz.
Adalet mi?
Çürümüş.
Saraya bakan bir yargıdan adalet çıkmaz.
Bir tweet attı diye sabaha karşı kapısı kırılan insanlar, milyonlarca lira zimmetine geçirenler ise hiçbir zaman cezalandırılmadı.
Siz, halkın gözünde “haklı olan” değil, “güçlü olan”ı ödüllendiriyorsunuz.
Bu “hukuk devleti” değil, sarayın bekçiliği.
Sağlık sektörü mi?
İçler acısı.
Bir hastanenin kapısında bekleyen hasta sayısı, bir devletin bu kadar sorumsuzca yönetilemeyeceğini gösteriyor.
Doktorlar, hemşireler, sağlık çalışanları – hepsi emeklerinin karşılığını alamadıkları bir dünyada, el birliğiyle bu sağlık sistemini terk ediyorlar.
Kaldı geriye birer rehin alınmış hastalık, tedavi edilmemiş canlar.
Eğitim…
Tarikatlara teslim edilmiş bir nesil.
Bilimsel düşünce, yerini hurafeye, önyargıya, korkuya bırakmış.
Okullar birer ibadethane gibi işliyor, çocuklar burada “gerçek” değil, “itaat” öğreniyor.
Ve bizlere, her nesil daha fazla cahilleşmiş bir toplum bırakıyorsunuz.
Tarım bitti.
Çiftçimiz tarlasına bakarken, siz ithal ürünlerin sevinç çığlıklarını duyuyorsunuz.
Toprağını işleyemeyen, ekinini biçemeyen bir halk var karşınızda.
Ve buna rağmen siz hâlâ “yerli ve milli” diye övünüyorsunuz.
Kimin yerli ve kimin milli olduğunu, iktidarın çıkarları belirliyor, ama kesinlikle halkın.
Ve demografi…
Sizin politikalarınızla, milyonlarca insanın kaderi değişti.
Burası artık başka bir yer.
Halkın kimliği, gücü, hakları ellerinden alınıyor.
Milyonlarca sığınmacı, bu toprakların gerçek sahibi olan insanları yok sayarak, sandıklarda daha fazla oy almak için iktidarın politikalarının bir parçası hâline getirilmiş.
Ve en acı verici olan…
Açlık.
Sizin yönettiğiniz bu ülkede, kuru ekmeğe muhtaç milyonlar var.
Kadınlar çocuklarına süt alırken zorlanıyor, babalar çocuklarının geleceğini düşündükçe gece uykusuz kalıyor.
Oysa ki, hiçbir politikayı insan odaklı düşünmediniz, sadece güç ve çıkar üzerine inşa ettiniz her şeyi.
Sandıklar, seçimler demokrasinin saksısıdır. Demokrasi orada yeşerir.
Satın alınmış kıtalar değil, vicdanı demokrasiyle yoğrulmuş halk kazanır.
Sizler, parayı ve gücü kullanarak demokrasiyi zapt etmeye çalıştınız, ama unutmayın: Gün gelir, iktidarlar halkın vicdanıyla sınanır.
O vicdan ki, her şeyin ve herkesin gerçek yüzünü açığa çıkaracak.
Halk, ne zaman bu toprakların gerçekten sahibi olduğunu hatırlarsa, o zaman her şeyin dönüşümü başlayacak.
Ey iktidar!
Bunu siz yaptınız!
Bu halkı, açlığa, susuzluğa, adaletsizliğe, çaresizliğe mahkûm ettiniz.
Halk, her bir yöneticisinin etrafındaki balonu patlatmayı çok iyi biliyor.
Evet, belki zamanla her şey unutulur, belki affedilir.
Ama açlık unutulmaz.
Aşağılanma unutulmaz.
Adaletsizlik, zamanın bile silemeyeceği bir yara bırakır.
Ve unutmayın…
Siz ne kadar dağılmaya, bölünmeye, yozlaşmaya, halkı ezmeye çalışsanız da, bu topraklarda bir şey asla değişmez:
Adaletin özlemi.
Gün gelir…
Herkes yaptığının hesabını verir.
O gün geldiğinde, halk, sadece ekmeğini değil, onurunu da geri alacaktır.
Ve siz, tarihin mahkemesinde, asıl hesaplaşmayı kaybedenler arasında olacaksınız.
Halk, her zaman bekler.
Her zaman, doğru zamanın gelmesini…
O zaman geldiğinde, iktidar sahipleri değil, bu toprakların gerçek sahipleri olacak.
Ve hiçbir iktidar, halkın adalet özlemini silip atamayacak.
Okan Bent Önok