Prof. Dr. Seyhan Hasırcı

Prof. Dr. Seyhan Hasırcı

03 Nisan 2025 Perşembe

    FAVORİ ÜLKELERİN HAYAL KIRIKLIĞI

    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    DÜNYA FUTBOL ŞAMPİYONASINDA GÖRDÜKLERİMİZ VE ÖĞRENDİKLERİMİZ!

    Dünya Futbol şampiyonasının sonuna doğru yaklaştık ve artık iki müsabakadan dünya şampiyonu Güney Afrikada 11 Temmuz 2010’da yapılacak olan final maçından sonra belli olacak, bu şampiyonaya damgasını vuran akıllardan silinmeyecek olan bir kaç olayları siz sevgili okurlarımla paylaşmak istedim.

    Öncelikle Stadyumlarda başlayan ve daha sonra da tüm dünyaya yayılan Vuvuzelanın rahatsız edici sesi, maç sonuçlarını son derece olumsuz etkileyen hakem hataları, Almanya İngiltere maçında İngilterenin sayılmayan gölü, bazı antrenörlerin maçlardan önceki iddalı demeçleri, açıklamaları ve ön görüleri ve hiç kuskusuz Dünya Futbol devlerinin kaybederek evlerine erkenden gitmeleri ve Uruguay – Gana maçının 120. Dakikasında Gananın kaçırdığı penaltı ve ardından Afrika kıtasından ilk kez bir ülkenin yarı finale çıkma hayallerinin yok olması hafızalarımızda sanırım yıllarca kalacak etki bırakmıştır diye özetlenebilir.

    Başta; Fransa, İtalya, İngiltere ve ardından Brezilya, Arjantin’in turnuvanın sonuna kadar mücadelelerini sürdüremeden evlerine dönmeleri sürpriz oldu!

    Kısacası bu Dünya şampiyonası favori ülkelerin hayal kırıklığı yaratarak evlerine dönmüş olmalarıdır.

    Almanya ile ilgili görüşlerimi turnuvanın başlangıcında ve Almanların oynadıkları ilk maçlarından sonra ısrarla belirterek yazmıştın bu takım final oynar diye; bu düşüncemi bazı kriterlere bakarak söylemiştim; Joachim Löw’ün Alman Milli Takımını gençleştirilmiş olması önce herkesi başta Alman Futbol Federasyonunuda büyük bir kayğı ve endişe sürüklemiş ardından bir yığın eleştirilerle de hedef olmasına neden olmuştu ama gelişen olaylar onu haklı bir duruma getirdi ve geleceğin takımını daha şimdiden oluşturdu.

    Öyle sanıyorum ki! Ekim ayının başlarında Berlinde Almanya’ya karşı oynayacağımız 2012 Avrupa şampiyonası ön eleme maçlarının başlangıcında şimdiden hesaplarımızı yapmak zorundayız!

    İlginç bir sonucada değinerek yazımı sonlandırmak istiyorum oda şu; Daha öncede yazmıştım ve tekrar ediyorum, yarı finale kaln 4 takımdan üçü Avrupalı ve bir tanesi Güney Amerikalı ve hemde ne Brezilye nede Arjantin, bu takım Paraguay! Bundan daha da önemlisi Türkiyedeki Futbol kulüplerinin çok paralar vererek getirdiğimiz ancak çok para vererek kovduğumuz iki antrenör şu anda yarı finali oynatan antrenörler, birisi Joachim Löw ve digeride Del Bosque gerçi her iki antrenör yarı finalde karşılaşacak ancak biri finali oynayacak ve sanırım bunlardan biri Dünya şampiyonu takım ının antrenörü olarak tarihe geçecek.

    Fair-Play de çok önemli bir tanım vardır buda; Kendinize yapılmasını istemediğiniz davranışları sizin de başkalarına yapmamanız gerektiğini öngörür.

    Ve dahası da var fair-play ile ilgili; Biz kimiz ve daha da önemlisi biz neleri yapabiliriz? Sorusunu kendimize sorabilmemizdir ve tabiiki İnsan olarak düşünüp sınırlarımızı çizebilme yeteneklerimizi geliştirmeliyiz.

    Sportif alanda insanlar neleri yapabilir, nasıl başarabilir? diye bir soru sorulduğunda, örneğin bunu yine bir soru ile sınırlandırabilmeliyiz, “Spor insanlığa ne kazandırıyor?”. Aslında bu soruyu kendimize sorabildiğimizde; Fair-Play yolunda çok önemli bir yolu kat etmiş oluruz.

    Hey gidi dünya ne garip şeylere sahne olmaktadır! Sanırım ya biz bu işi bilmiyoruz yada bu antrenörler yeterli ve yetenekli değil! Dememi bekliyeceksiniz belkide degilmi? Hayır, bunlardan hiç biri değil bana göre; Tek bir şey var ki burada doğru olan; oda her şeyi doğru zamanda, doğru kişilerle doğru kararlar alarak doğru dürüst uygulamalarla mümkündür! Buda türkçe olarak, beklentilerinizi yapabileceklerinizden daha yüksek yerlerde tutmayınız.

    Sağlıklı ve iyi bir tatil dileklerimle, sevgiyle kalın…