Her 19 Mayıs bizim bayramımızdı. Çoluk çocuk Ankara yollarına dökülür; önce Ankarada gençlik parkında buluşur sonra Kazan’dan 3 günlük bir yürüyüşe başlardık. “Atatürk’ün İzinde Ergin İzci yürüyü” adı verilen bu yürüyüş Anıtkabirde sona ererdi.
90 km.lik bu yürüyüşler yıllarca sürdü. Gençlik anılarımızın en güzel faaliyetlerinden biri idi. Bu yürüyüşlerin en güzel yanı yüzlere genç izci, bulundukları illerden büyük bir heyecan içinde gelir, destek ekibinin kurduğu kamplarda konaklayarak her gün 25 ila 30 km. yürüyerek Ankaraya ulaşırlardı.
Bazen güneş yakar, bazen yağmur ıslatırdı. Akşam yakılan kamp ateşlerinin başında eğlenilir, ertesi günkü etabı aşmanın hayali ile uykuya gidilirdi. Yemekler her ekibin özel uğraşı idi. Dağıtılan erzaklar pişirilip yenir, sabah kahvaltıları çay, çorba, yumurta, akşamdan kalmış ateşin közlerinde kızartılmış ekmeğe tereyağ sürülerek yapılırdı. Öğle yemekleri kumanya olarak dağıtılır; yol kenarında verilen mola ile yenirdi.
Yürüyüşün sonunda Ankara’ya gelen izciler; resmi geçit yaparak Anıtkabire girer, Atalarını ziyaret ederek kendileri için hazırlanan katılım belgesi ve arma alma törenine katılırlardı. Bu törenlere çoğu kez devrin bakanları, genel müdürler, üst düzey izcilik görevlileri katılırdı.
Yürüyüşün yükünü elbette destek ekipleri çeker, bu ekipler farklı illerden gelen ve bu yürüyüşe katılmış olan izciler arasından seçilir; ancak destek ekibinin liderleri pek değişmezdi. Geçtiğimiz günlerde aramızdan ayrılan Mersin ilinin seçkin liderlerinden Adil Oymakbaşı mutfağın kontrolünü ve yemek dağıtımını kimseye bırakmaz, gerektiğinde kendi aç kalır ancak hiç kimseyi aç bırakmazdı. Istanbul Yavuz izcilerinin başkanı Merih Ocakbaşı her akşam kurulan, sabahları sökülen çadırların bir sonraki konak yerine ulaştırılmasından sorumlu idi.
Muhakkak ki, bu yürüyüşler Milli Eğitim-Gençlik spor diye ikiye ayrılana kadar büyük bir özveri ile çalışan pek çok izci oymakbaşı vardı. Ancak bakanlıkta bu işin koordinasyonunu Rona hoca, Sevim Başkurt, Kurak oymakbaşı, Erdal ocakbaşı gibi isimler yapardı. İşin başında milli eğitimde Mustafa hoca, Gençlik ve sporda Cavit oymakbaşı üstlenirdi.
Yıllarca kaza-bela olmadan yapılan bu faaliyete dönüp baktığımızda o yürüyüşlerin yurt dışı için seçmelerin yapıldığı, izci liderlerinin ve izcilerinin tanındığı faaliyetlerden biri olduğunu söyleyelim. Dünün o ergin izcileri-bugünün büyükleri olarak toplumda sorumluluk gerektiren kademelerde görev yapıyorlar. Genç birer izci olarak edindikleri deneyimler, arkadaşlıklar, yönetim becerileri, iş yüklenme ve sorumluluk taşıma özelliklerini toplum yararına kullanıyorlar.
O yıllar birer anı oldu. Bugün münferit olarak yapılan çalışmalar ile izciliğe devam eden guruplar var. Ancak eski tad ve ilgi kalmadı. İzcilik tesisleri satıldı veya kapatıldı. Bazıları kendi kaderine terkedildi. Atatürkün Cumhuriyeti emanet ettiği gençler daha çok tarikat ve cemaatlerin daha doğrusu sokağın getirdiklerinin güdümünde…
Onları yetiştiren izci öğretmenlerinin pek çoğu yaşlandı veya terki hayat eyledi. Geride kalanlar ise hastalık veya yaşlılık ile mücadele ediyorlar.
Ancak bazıları bayrağı dalgalandırmaya, anılarını gelecek kuşaklara aktarmaya, çocuk ve gençlere örnek olmaya devam ediyorlar.
Gelecek onların…
Umarım Atatürk’ün gençliğe armağen ettiği bu bayram geçmişin özlem ve çoşkusunu aratmayacak şekilde kutlanır.
Çünkü bayramlar bir milletin birlik ve beraberliğini sergilediği günlerdir.
Taner TÜMERDİRİM
ALMANYA
5 saat önceALMANYA
5 saat önceALMANYA
5 saat önceALMANYA
5 saat önceALMANYA
6 saat önceALMANYA
6 saat önceGÜNCEL
7 saat önce
Aaaah ah………