İLK HEDEFLERİ “GENÇ KUŞAKLAR”

İLK HEDEFLERİ “GENÇ KUŞAKLAR”

ABONE OL
23:37 - 13/07/2024 23:37
İLK HEDEFLERİ “GENÇ KUŞAKLAR”
5

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Toplumdaki etki odakları olarak medya, film, TV, dizi, müzik, moda, sosyal medya, internet ve reklamlar, haberler… herkesi ama en çok da daha yaşama yeni atılmakta olan “gençleri” etkiliyor ve yönlendirmeye çalışıyor

Kendini ispatlamak isteyen, bir “YETİŞKİN” olduğunu göstermek isteyen “gençler” her zaman işin “en kolayına”, en ucuzuna ve “hemen” ilk bakışta anlaşılabilir olanına, “dıştan görünüşte anlaşılabilir” olanına yönelirler.

Alışkanlıklarını, giyimlerini, davranışlarını, seçimlerini, dış görünüşlerini, özentilerine, “etkin olan algı yönetimlerine” göre değiştirirler.

Onlar için en önemli olan “kabul görmek, beğenilmek ve öne çıkabilmektir”.

Kendine zihninde bir “rol model” seçer ve ona uygun giyinir, alışkanlıklar, görünümler edinmeye, davranışlarda bulunmaya ve devamlı kendisini diğerleri ile karşılaştırmaya, ölçüp-biçmeye başlar.

Yaptıklarının, alışkanlıklarının, seçimlerinin ortaya çıkardığı “görünüme” göre “mutlu” olurlar.

Çevresinden ve medyadan gördüğü ve öğrendikleri ve hemen kendilerine uyguladıkları şunlar olabilmektedir:

– Tütün içmek, bira içiyor olmak, boyanmak, yeni müzik akımları, dövmeler, küpeler, halkalar, giysilerde aşırı göze batıcılık (bel açık, yırtık pantolon, saç modeli-boyası, tırnaklar, bakımsız sakal, kirli görünüm, ütüsüz pantolon)

Kendisini “uyaran, açıklamalar yapabilen”, söz geçirebilen, “etki yapabilen”, “olumlu ve sağlıklı düşünebilen” yakınları olmadığı sürece de “içine düştükleri bu özenti” gittikçe genişler ve “bağımlılık yaratır”, kurtulamaz olur…

Artık, “kendince doğru ve iyi” olanlar hep bu yaptığı, seçtiği davranışlardır…

Günümüzde her kesimde etkili olan bu durum ne yazık ki gittikçe artmaktadır.

Kendi “zihinsel, beyinsel, kültürel gelişimlerini, sağlıklı olabilmeyi” öne çıkarıp çok daha “akıllı ve bilinçli” olabilmeyi bilebilseler, seçebilseler “onlar için çok iyi olur” diye açıklamalar yapmak “isteseniz” bile “sizi dinlemezler”…

En yakınındaki, belki de en sevdiği kişi bu yaptıklarının “doğru olmadığını, yanlış olduğunu” söylemek istese bile, yine de ve de belki de “inatla kabul etmez” ve daha da bir hırsla yapmaya başlar; çünkü “kendi kişiliğine bir saldırı” gibi algılar…

Milyonlarca insan bu durumun yani “algı-zihin etkileme programlamaları” üzerinde bilgi sahibi değildir.

Evet, toplumdaki “algı-zihin yönetimi gücünü ve etkilerini” bu nedenle çok daha iyi incelemek gerekir.

Toplumun her kesiminin etkisi altında kalabileceği bu algı yönetimleri bireylerin “zihinsel yapısını etkiler” ve öz denetimlerini zayıflatır ve “kişinin düşünce ve davranışlarını yönlendirmeye” başlar.

Dikkatlice baktığımızda bu etkilerin “bireylerin üzerinde oluşturduğu görünüşü” açıkça görebiliriz.

Etki altında olarak yaşayan ve kendilerince “mutlu olduklarını sanan” ama hep bir “yarış ve huzursuzluk” içinde bulunan milyonlarla bir toplumda yaşamaktayız…

Tüm bu nedenlerden dolayı “çevre, kültür, eğitim, aile ve bilinç” daha en baştan, küçük yaşlardan başlayıp en sağlıklı ve uyanık olup, olumlu yönde geliştirilmelidir.

Çok geniş ve değişik türden kitleleri “etkileyip, yönlendiren” algı programlamalarının en başında çok iyi bildiğimiz “futbol” gelir.

Toplum ve çevre, “aile çocukları en küçük yaşlarda etkilemeye” ve futbola yönlendirmeye başlar.

Futbolun, paralı spor olarak “tüm dünyada en güçlü ve etkileyici olmasından, milyarlarca insanı yönlendirmesinden, kendisine çekmesinden kimlerin, hangi güç odaklarının çıkarı vardır”, diye sormak bile insanların aklına gelmez.

“Moda, dış görünüş, müzik, TV ve dizilerdeki karakterler, futbol taraftarlığı, yemek, içmek, sigara, dövmeler”… öylesine yayılmış duruma gelir ki artık “normal” ve “olması gereken” olarak kabul görür; “insanları etkiler, sürü psikolojisi ile” çekip, çevirir.

Tüm bu durumdan iç siyaset, devlet, tüketim toplumu, eğlence sektörü, büyük şirketler (bira-moda…) uluslar arası güç odakları… büyük çıkarları olandır ve durum onlardan yanadır.

İnsanlar, birey olarak tek, tek “çok güçlü bir öz iradeye sahip değilse” ve de direnemezlerse bu toplumsal etkilerin altında kalıp, “onların istediği gibi düşünür ve davranırlar”.

Onların ilk “hedef grubu” olan gençler bunun ilk yansımasıdır:

-Ülkede, dünyada ne denli önemli büyük sorunlar olsa bile onlar “kendilerini düşünen, bireyci ve hırslı ama tüketimden yana” genç insanlar durumunda olmaktadırlar:

İvedilikle olmasını istedikleri vardır, elde etmek istedikleri vardır, günlük yaşamda gösterişe yönelik alışkanlıkları vardır, “başarılı, güçlü, güzel ve mutlu, akıllı” olduklarını her fırsatta göstermek isterler.

Bunun için de zaten sosyal medyadaki sunumları ve beğenileri hep bu yöndedir:

Arabaları, gezdikleri yerler, yedikleri, içtikleri, giysileri, eğlenceleri, takıları, en yakın arkadaşları… bir de sık, sık arada bir kullandıkları İngilizce sözcükler…

Tam anlamıyla bir “yapay dünya” kurmuşlar ve içlerinde yer almışlardır.

“Ülkenin, insanlığın, dünyanın durumu ve temel sorunları, çözüm yolları, düşünmek, akıl, mantık, felsefe, okumak, araştırmak, siyaset”… onların ilgi alanı dışındadır.

Bu genel durumdan “kendi bakış açıları ve algılama, kavrama yöntemleri nedeninden dolayı” hoşnutturlar ve içlerinde hep de “bir yarış hırsıyla” koşuştururlar.

Yaa, onlar gençtir, boş ver, ne istiyorlarsa yapsınlar!” diyenler de zaten genel durumun hiçbir ayırtında olmayanlardır ve akıllarınca “gençliği” korumak istemektedirler.

Gençler ve gençler gibi olan, davranmak isteyen kitleler ise gittikçe de genişlemekte ve yayılmaktadır.

“Devletin yönetim biçimi ve yapısına uygulanılan siyasi kararlar, seçmenler, toplumu elinde tutan güçler, çeteleşme, soygunculuk, hırsızlık, yasa dışı düzenler, mafyalaşma, kayıt dışı ekonomi, vergi adaletsizliği, enflasyon, pahalılık, zamlar, ekonomik ve ahlaksal çöküş”…. ile pek ilgilenmeyen bu tür kitleler, durumun az-çok ayırtında olsalar bile bir “ilgilenmez, umursamaz” davranırlar.

En görülmez olanı ise şudur ve yeni, yeni ortaya çıkmaktadır:

-“Çok iyi gelirim olsun, param olsun, ama nasıl olursa olsun” düşüncesi ile her türlü yola girebilen, uygunsuz ve yasa dışı işlere bulaşabilen, çeşitli tezgah ve düzenlerle, modellerle “sözde” iş yerleri açan, yayılan, paralar kazanan, ve de kara paranın aklanmasında büyük hizmetler veren bir “yapılaşmanın içinde” olmalarıdır.

Türkiye ne yazık ki 100 yıl öncesindeki Atatürkçü, çağdaş demokratik bir devlet ve uygarlık yolunda ilerlemeyi hedefleyen bir toplum olmaktan çoktan uzaklaşmıştır.

Toplumun içerisinde çok az bir kitle bunun “üzüntüsü ve acısı” ile hiçbir şey “yapamadan, çaresizce” bakmaktadır.

Yine de “aklı ve bilimi seçip, özgür, bağımsız ve egemenliklerden yana” olumlu, “sağlıklı ve iyiden yana” olabilmek, her türlü “algı operasyonlarının tutsağı olmadan” yaşayabilmek çok önemlidir.

Belki de “çok yalnız kalacağız”, çevremizdeki insanların “boş ve saçma işlerle, şirinliklerle, hep beğenilmeklerle” zaman harcadığını da görüp üzüleceğiz..

Türkiye’nin “çok zor ve kötü” bir dönem içerisinde olduğunu ve “temel sorunların çok yönlü ve iç içe geçmiş” olduğunu, dünyanın “en güçlü ve acımasız” odaklarının buralarda egemenlik sürdürmek istediklerini ve “rahatça sömürecekleri” bir yola girdiklerini de uzaktan da olsa görmekteyiz.

Yine de bize düşen “akıl ve ruh sağlığımızı koruyup”, sağlıklı düşünüp, “kendimize sahip çıkıp”, emek ve çaba harcamak ve bu yolla da “güçlü ve mutlu” olabilmektir.

Anlatmak istediklerimi kısaca dile getirdim.

Umarım “düşünce ve duygularımı” anlayabilen, benimseyip, duyumsayan insanlarımız da vardır.

Öğretmen Gönen ÇIBIKCI

Inal

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP