ÖĞRETMEN OKULLARININ KURULUŞU

ÖĞRETMEN OKULLARININ KURULUŞU

ABONE OL
13:57 - 16/03/2025 13:57
ÖĞRETMEN OKULLARININ KURULUŞU
2

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

16 Mart 1848’de çağdaş anlamda öğretmen yetiştirmek için “Darülmuallimin” adında öğretmen okulu açılmıştır. (Darül Muallimin-i Rüşdi)

.    Darülmuallimin Açılması, Öğretmenlik Mesleğinin Kurumsallaşmasının İlk Adımıdır.

Her yılın 16 Mart tarihi öğretmen okullarının kuruluş yıldönümü olarak kutlanmaktadır.

Sultan Abdülmecit döneminde Rüştiyelere, bugünkü ismiyle ortaokullara öğretmen yetiştirmek amacıyla, 3 yıl süreli Darülmuallimin olarak bilinen ilk “öğretmen” okulu kurulmuştur. 

Önceleri, bu görevi anne-babalar ve pedagojik yönden profesyonel olmayan ustalar, kalfalar ve öğretmen okulu mezunu olmayan öğretmenlerin yürütüyordu.

Darülmuallimin açılması, pedagojik açıdan “uzmanlaşmış” öğretmenlerin yetişmesi ve öğretmenlik mesleğinin “kurumsallaşması” ve “profesyonelleşmesi” için atılan ilk adımdır.

Türkiye’de ilk defa “bir öğretmen okulu” olan Darülmuallimin, 16 Mart 1848 tarihinde, İstanbul Fatih’te açılıyor.

Bu okulun müdürlüğüne 1850 yılında Lofçalı Ahmet Cevdet Paşa’nın getirilmesi bir dönüm noktasıdır.

Ahmet Cevdet Paşa, bu okulların ruhu olarak gördüğü Darülmuallimin Rüşdi’nin ilk “nizamname”sini, 1 Mayıs 1851 yılında yayımlamıştır.

 “İlk Kadın Öğretmen Okulunun Açılışı, Türk Eğitim Tarihinde Kız Çocuklarının Eğitimi Açısından Önemli Bir Belgedir.”

Bu okullara kadın öğretmenlerin yetiştirilebilmesi için 1870 yılında İstanbul’da “Darülmuallimat” okulu açıldı.

Darülmuallimat adıyla bilinen bu ilk “kadın öğretmen” okulunun açılışı, Türk eğitim tarihinde kız çocuklarının eğitimi açısından oldukça önemlidir.

Daha sonra 1913’te “Ana Muallime sınıfı, 1914’te “Ana Muallime mektebi” adlarını almışlardır.

Bu sınıfın ve bu okulların ilk mezunlarını vermesiyle birlikte öğretmenlik mesleğinin “okul öncesi”, “ilköğretim”, “ortaöğretim” basamaklarına göre türleşme süreci de tamamlanmıştır.

Kurtuluş Savaşı ve TBMM hükümeti dönemlerinde öğretmenliğin “milli kültür, milli dayanışma, milli birlik ve bütünlük, milli bağımsızlık, ulusal özgürlük” gibi değerlerle örtüştüğünü kavranılmıştır.

“Milli Mücade”lenin devam ettiği o dönemde, eğitim sorunlarını görüşmek, “milli eğitim işlerinin” bir “programa” bağlanması amacıyla 1921’de Maarif Kongresi düzenlenmiştir.

Mustafa Kemal Atatürk, cepheden buraya gelmiş ve açılış konuşmasını yapmıştır.

Şark’tan ve Garp’tan gelebilecek her türlü etkiye karşı, ‘Milli Maarif davamızdır.’ demiştir.

“Türkiye Cumhuriyeti Devleti”nin eğitim sisteminin hangi ilkelere dayalı olacağını bu sözlerle göstermiş ve bu konuda “Öğretmen Ordusu”nu göreve çağırmıştır.

Atatürk’ün, Kurtuluş Savaşı’nın sonuçlandığı sırada 1922’de, Bursa’da öğretmenlere hitaben yaptığı konuşmada

-“Öğretmenler, ordularımızın kazandığı zafer, sizin ve sizin ordularınızın kazanacağı zafer için yalnızca bir zemin hazırladı. Halbuki, zaferi siz kazanacaksınız ve koruyacaksınız. Ben ve sarsılmaz imanımız ile, bütün arkadaşlarım sizi izleyeceğiz. Sizin karşılaştığınız her türlü engeli hep beraber, topyekûn aşacağız. “diyerek öğretmene ve öğretmenin yetiştirilmesine verdiği önemi anlatmıştır.

Cumhuriyetin ilanıyla birlikte öğretmenlik mesleği yeniden yapılandırılmış; çağdaş, ulusal, evrensel değerler kendini gösterir olmuştur.

.   KÖYÜ HER ANLAMDA KALKINDIRMAK GEREKİYOR.

TBMM’nin açılışından bir ay sonra Milli Eğitim Bakanlığı kurulmuştur.

Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder M. Kemal ATATÜRK

-“Öğretmenler yeni nesil sizin eseriniz olacaktır”

derken Türk insanının eğitiminde en önemli görevi öğretmenlere yüklemiştir.

1940 yılında Türkiye’de “nitelikli öğretmen” yetiştirme alanında “Köy Enstitüleri” kurulmuştur. 

Bu konuda önderliği dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel yapıyor.

1940 tarihli 3803 sayılı kanunla, köy öğretmeni ve köye yarayan diğer meslek elemanlarını yetiştirmek üzere, büyük tarım arazileri bulunan köyler tek tek tespit ediliyor ve bu köylerde “5 yıl” eğitim verecek olan Köy Enstitüleri açılıyor.

Daha önce açılan “Köy Öğretmen Okulları” da Köy Enstitüleri’ne dönüştürülmüş oluyor.

Köy Enstitüleri’nde ilköğretim, ilkokuldan sonra 5 yıl devam ediyor.

Öğrencilerin tamamı parasız bir şekilde eğitimlerine devam ediyorlar.

Bu okulların öğretim programlarında bir “ilkokul öğretmeni” için hangi beceriler gerekiyorsa, “genel eğitim, bilimsel dersler”, “tarım bilgisi özellikle uygulama dersleri”nin ağırlıkta olduğunu biliyoruz.

Köy Enstitüleri’nde öğretmenlik, sağlık memurluğu”, “ebelik” olmak üzere 3 branş var.

Bu enstitülerde sabah erkenden kalkılıyor. 30 dakika müzik, spor etkinlikleri yapılıyor. Ulusal oyunlar, cirit, yağlı güreş ve benzeri etkinlikler, 4 saat ders ya da iş, öğlen yemeği, 4 saat ders ya da iş, akşam yemeği, 2 saat etüt, 45 dakika Türk ve Dünya klasikleri serbest okuma yapılıyor..

Haftada 22 saat kültür ve yöntem dersleri, 11 saat ziraat dersleri, 11 saat teknik dersleri veriliyor.

Ayrıca bu “muallim adayları”nın mevsimlik ve aylık çalışmaları da var.

İmece yöntemi ile “ağaçlandırma” yapılıyor, “bataklıklar” kurutuluyor, yol, köprü, su kanalları yapılıyor.

Toprak verimli hale getiriliyor.

Köy Enstitüleri modeli, İsrail, Tayland, Tunus gibi ülkeler tarafından da benimsenen, uygulanan bir model olmuştur.

1973 yılında çıkarılan Milli Eğitim Temel Kanunu gereği, öğretmenlerin “yükseköğretimde” yetiştirilmeleri adına “lise dengi” ilk öğretmen okulları 1974 yılında “kapatılıp” iki yıllık eğitim enstitülerine dönüştürülmüştür.

1982 yılında yürürlüğe giren 41 Sayılı Kanun Hükmündeki Kararname ile iki yıllık eğitim enstitüleri eğitim yüksekokuluna dönüştürülerek eğitim fakültelerine bağlanmıştır.

1989 yılından itibaren eğitim yüksekokullarının süresi dört yıla çıkarılmış ve bazıları eğitim fakülteleriyle birleştirilerek bu kurumlar “Sınıf Öğretmenliği” Bölümüne dönüştürülmüştür.

Sonuç olarak öğretmen yetiştirme tarihimiz ve Cumhuriyet tarihimiz boyunca, Köy Enstitüleri’nden başlayarak öğretmen yetiştirme konusunda önemli adımlar atılmış.

 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununun 43. maddesinde; “Öğretmenlik mesleği, devletin eğitim, öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas mesleği” olarak tanımlanmıştır.

Öğretmen Okulları’nın kuruluşunun 177. yılını kutladığımız 2025 yılının Mart ayında yurtseverler, çağdaş demokratlar, öğretmenler olarak Türk eğitim düzeyinin geldiği bu durumdan üzüntü duymaktayız.

Eğitim ve öğretim neredeyse tüm alanlarda sorunlarla karşılaşmaktadır.

Ne oldukları ve nelere hizmet ettikleri tam olarak bilinemeyen tarikatlar eğitim-öğretim konularına girmektedirler; milli eğitimi, okulları, yönetimi ele geçirmek, yönetmek düşüncesi ve girişimleri gözlenmektedir.

Cumhuriyetin ilerici yurtsever kadroları, tüm dünyaya örnek olan öğretmen yetiştirme sistemini, Köy Enstitüleri ile gerçekleştirdi.

İyi ahlaklı, ilerici, çağdaş, bilimsel eğitim sistemini yaratan ve uygulayan insanların çocukları olarak bu 16 Mart’ta tüm ülkeye seslenebilmeliyiz.

-Köy Enstitüleri ve Öğretmen Okulları gibi geçmişte başarısı kanıtlanmış öğretmen yetiştirme sistemlerinden yararlanılmalıdır.

-Yüksek öğretimde öğretmen yetiştirme çağdaş ve bilimsel içerikli ve donanımlı olmalıdır.

-Öğretmen yetiştirme, atama, görevde yükselme ölçütlerinin siyasi etkilerden uzak tutulması gerekir.

-Öğretmenlerin aylık ve ödenekleri tümüyle çağdaş bir düzeyde olmalıdır.

-Öğretmenlik eğitim ve öğretimi almış olanların öğretmenlik mesleğine atanmaları daha işlerlikli ve ivedilikli bir düzene oturtulmalıdır.

-Temel öğretim olan “ilkokullara öğretmen” yetiştirme ve kazandırma kendine özgü öğretim ve eğitim ile sağlanmalıdır.

-Lise, meslek okulları, özel eğitim okulları… için öğretmen yetiştirme ve kazanma o okulların amacına yönelik düzenlenmelidir.

-Öğretmenlerin meslek örgütlenmeleri özgürce ve evrensel ölçütlere dayanmalıdır. 

-Öğretmenlerin “meslek içi eğitim” programları yerel ve bölgesel olarak gerekliliğe göre uygulanmalıdır.

-Devlet okulları yaygın ve örgün biçimde devletçe kabul görmeli ve “eğitimde birlik” kesinlikle sağlanmalıdır.

-Devlet okullarına karşılık, onlara rakip durumda olacak her türlü “özel-paralı okul” örnekleri uygulamadan kaldırılmalıdır.

-Öğrencilere, çocuklara, gençlere “destekleme” işlerlikli “özel-paralı kurslar” açılabilir olmalıdır.

-Eğitim ve öğretimin her dalında ve sınıfında olabildiğince “iş eğitimi” ilkesine ve yöntemlerine, olanaklarına yer verilmelidir.

-Anadilimiz Türkçe’nin öğretimine ve düzeyine her okulda ve düzeyde önem verilmelidir.

-Orta okul ve lise düzeyindeki her sınıfa bir zorunlu yabancı dil nota dayalı olarak programda yer almalıdır.

-Lise düzeyindeki okullarda ikinci bir yabancı dil seçmeli olarak sunulmalıdır.

.  Mutlu, bilinçli ve çağcıl, donanımlı öğretmenlerle Türk Milli Eğitimi çok daha iyi ve hızlı, güvenilir bir yapıya kavuşacaktır.

.  Ülkemizin içindeki her türlü eğitim ve öğretim kurumu halk içindir ve çocuklarımızın yetişmesi, gelişmesi ve

sağlıklı, bilinçli ve öz güvenli yurttaşlar olabilmesi içindir.

.  Tüm bu nedenlerden dolayı okul, eğitim ve öğretim ulusal bir davadır ve herkesi çok yakından ilgilendirmektedir.

Gönen ÇIBIKCI

Inal

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.
Tüm Yorumlar (1)


HIZLI YORUM YAP