ÖLÜMÜ KUTSAYANLAR BARIŞ İNŞA EDEMEZLER!

ÖLÜMÜ KUTSAYANLAR BARIŞ İNŞA EDEMEZLER!

ABONE OL
18:04 - 25/10/2024 18:04
ÖLÜMÜ KUTSAYANLAR BARIŞ İNŞA EDEMEZLER!
1

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Birinci dünya savaşı öncesi, tehcir Kanunu veya resmî adıyla Sevk ve İskân Kanununun 27 Mayıs 1915’de Osmanlı Hükûmeti tarafından çıkarıldı.

1934 Trakya olayları yaşandı. Türkiye,  1952 yılında NATO üyesi oldu.  

İstanbul’da 6-7 Eylül 1955 olayları yaşandı. 

Her ne hikmetse; Türkiye’de, her ulustan, milliyetten, inançtan halklar;  EŞİT HAK VE ÖZGÜRLÜK temelinde  BİRLİKTE YAŞAM inşa etmelerine ramak kala savaş baronları çeşitli yöntemlerle devreye girdiler.

ORTA OYUNU BİTİRİLEMİYOR!

Ekonomik, sosyal, siyasal özgürlüğe en yakın olunduğu zamanlarda, ülkenin en zayıf yerinden kendilerine mevzi kazarak pusuda yatanlar  kirli oyunlarını devreye sokuyorlar. Halkların milli, dini duyguları üzerinden oluşturdukları ayrımcı siyaseti körükleyerek  ülkeyi ateş hattına çekiyorlar. Biat kültürüyle kalem oynatan sözde gazetecileri, yorumcuları, liste başı siyasetçiler toplum algısını ölçerek strateji belirlediler.

KISACA HATIRLAYALIM

Cumhuriyet dönemi öncesinde; İstanbul, Maraş, Antep, Adana’yı işgal ederek,  Çanakkale’ye dayanan İngiliz, Fransız, İtalya’ya karşı öfke neden sempatiye dönüştürüldü? Fransız, İngiliz işbirlikçisi, Arap yarımadasında Türkye düşmanı  Prensler, Emirler, Şhler, Sultanlar neden ‘din kardeşleri’ ilan edildi? Bu işgallerin tüm sorumluluğunu;  neden Ermenistan ve Yunanistan’a yüklendi? Emperyalistler her dönem kullanacakları Türk, Yunan ve Ermeni halkları arasında karşılıklı düşmanlığı kalıcılaştırdılar. 

NATO,  Türkiye’de  işbirlikçi sermaye çevreleri yaratarak küresel sermayenin ülkeye girmesiyle, ekonomik, siyasi alanda milli sanayi, tarım ve hayvancılık gelişimini ülke kalkınmasını sabote etti. Buna  karşı  gelişen SOSYAL SİYASAL EKONOMİK BAĞIMSIZ TÜRKİYE istemiyle yola çıkan 1968 gençlik mücadelesi; katliamlar, işkenceler, idamlarla 1971-1972 yıllarında bastırıldı. Ülkede milli gelir metropollerde bir avuç yerli sermaye eline geçti. Metropollerde işçiler, ülkenin diğer köşesinden yoksul halklar  açlığa yoksulluğa sürüklendiler. Anadolu’nun köy, kasaba ve şehirlerinden batıya göç başladı.  Milli gelir dağılımı eşitsizliğine karşı;  İŞ EKMEK ÖZGÜRLÜK, HERKESE İŞ KÖYLÜYE TOPRAK FAŞİZME ÖLÜM HALKA HÜRRİYET şiarının oluşturduğu toplumsal muhalefet sermaye çevrelerini endişelendirdi. Eli kanlı katil Kenan Evren,  “şartların oluşmasını bekledik.” Söyleminin ardından “ asmayalım da besleyelim mi? “ itiraflarını  sıralarken Kürecik üssünde “ bizim çocuklar başardı” sevinci yaşanıyordu.

Şartlar: Katliamlar, ölümler, işkenceler, idamlar, çatışmalar, kan- gözyaşı, zulümle… Olgunlaştırıldı.

Tarih 12 Eylül 1980’i gösterdiğinde, “ bizim çocuklar başardı “ sevinci: Sendikaların, akademik ve mesleki odaların, Demokratik Kitle Örgütlerinin kapatılması, sosyal siyasal haklar ortadan kaldırılmasıydı.

Yetmedi, Yetinmediler! 

Yoksul halkların 1990 yılı başlarında küllerinden tekrar doğarak ‘insanca yaşam’ çığlıkları: Sivas, Başbağlar, Gazi olayları, göz altı kayıpları, yargısız infazlarla korku ve gözdağı yayıldı.

Emekçi halkların, hak ve özgürlükler ile birlikte yaşamın toplumda karşılık gördüğü sürece girildiğinde şer odakları devreye girerek;  28 Şubat 1977, 27 Nisan 2007 E-muhtırası, 15 Temmuz 2016 darbe girişimi.. Suruç, Ankara Gar katliamı ve Gezi… süreci yaşandı.

Bu gün açlığın, yoksulluğun girdabında yoksul halklar;  aynı mahalle, sokak, binada aynı koşullarda yaşıyorlar. Ortak sorunları üzerinden örgütlü güç olmanın önünü kesmek için ulus, milliyet, inanç  farklılıkları üzerinden ayrıştırılıyorlar.  Küresel ve işbirlikçi sermaye;  ayrı ulus, milliyet ve inançtan işçileri emekçileri  kendi çıkarları doğrultusunda kölelik koşullarında fabrikalarında aynı ücrete çalıştırıyorlar.

Aynı sermaye, dışarıda elinde bulundurduğu basın yayın organlarıyla; kendisine karşı oluşacak ortak sorunlar üzerinden birlikte mücadeleyi; ulus, milliyet, inan üzerinden ayrıştırma propagandası yapıyor.

BİRLİKTE YAŞAM GÜÇLENDİRİLMELİ! 

Küresel ve yerli işbirlikçi güçler, kendi cephelerinde işçi ve emekçilerin gedik açılacağını gördüklerinde söylemlerle kısmi haklar vaat ederler. Önceden kurdukları düzenekleri harekete geçirerek vaatlerini  unutturacak ülke gündemi yaratırlar.

Koro halinde   “dış güçler…” Naraları… atılarak gündem yan masaya  servis edilir.

Peki, küresel sermayeyi ülkeye kim sokuyor?

  • Ülkenin, maden alanları, limanları, bankaları, sanayisi, iletişim ağları, tarım alanlarında yabancı sermaye neden var? 
  • OSB’lerde emperyalist ülkelerin bayrağı neden dalgalanıyor?
  • Tohumları, zirai ilaçları kimden alınıyor? 
  • AGİT, Avrupa Konseyi, AB Zirvesi, AB Komisyonu, AB Konseyi, NATO, G-8, G-20, Arap Birliği, Afrika Birliği, ASEAN, Şanghay İşbirliği Örgütü, APEC, NAFTA, USMCA, OPEC, ICRC ve IRC ne ifade ediyor? 
  • TOB, OSB ve Ticaret Odalarında kaç tane küresel sanayi şirket üyesi var? 
  • Sanayi, Tarım, Hayvancılık milli mi? 

SONUÇ OLARAK! 

TBMM kürdüsündeki söylem Anadolu’ya ulaşmadan Ankara’nın göbeğinde ortaya çıkan terör saldırısı iyi analiz edilmeli. Devrimci, demokratlar orta oyununa karşı: EŞİT HAK VE ÖZGÜRLÜKLER, HALKLARIN BİRLİKTE KARDEŞÇE YAŞAMASI  için birliği, beraberliği güçlendirerek emperyalist kuşatmaya karşı BAĞIMSIZ TÜRKİYE mücadelesinin öncüsü olmalı.

Hadi hayırlısı…

Inal

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP